22 Mayıs 2012 Salı

1876 Anayasası Rejimi; Kanun-i Esasi

1876 Anayasası Rejimi

II. Abdülhamit tarafından ilan edilmiştir. Esas itibariyle 1830 Belçika Anayasası örneğine göre hazırlanmıştır. Aynı zamanda bu dönem I. Meşrutiyet dönemi olarakta bilinir.
İlk Osmanlı anayasası olarak tarihe geçen Kanun-i Esasi, görünüşte anayasal bir monarşi (yani meşrutiyet) rejimi kuruyordu. Yani Padişahın geleneksel mutlak yetkisi, kurulması öngörülen seçilmiş bir parlementoyla kayıtlanacaktı Padişah artık anayasayla yani üstün bir hukuka bağlıydı. Kanun-i Esasi’nin getirdiği rejim, başbakanı (sadrazm) ve bakanlar kuruluyla (heyet-i vükela), ilk bakışta perlamentarizmi çağrıştırıyordu. Padişah yeni rejim altında eskisi kadar serbest hareket edebilecek konumda görünmüyordu.
Ne var ki anayasaya daha yakından bakıldığında gerçek durumun böyle olmadığı ve bu anayasanın toplumsal sözleşmenin resmi ifadesi niteliğinde olmayıp, esas itibariyle hiyerarşik yöntemle yapılmış ve Padişahın tek taraflı bağışının bir ürünü olduğu görünüyordu. Bu nedenle Padişah tarafından her zaman geri alınabilirdi, nitekim uygulamada öyle de oldu.
Kanun-i Esasi şöyle özetelenebilir;
A.      Devletin Temel Organları 
1.       Yasama Organı (Meclis-i Umumi): Türk tarihinde bir yasama organı yani parlemento, ilk defa Kanun-i Esasi ile kurulmuştur. Kanun-i Esasi’nin kurduğu yasama organının adı “Meclis-i Umumi”dir. Meclis-i Umumi, “Heyet-i Ayan” ve “Heyet-i Mebusan” isimli iki heyetten oluşmaktadır. Yani Osmanlı Parlamentosu iki meclisli bir parlamentoydu. Meclis-i Umumi üyeleri her ne kadar Padişaha bağlı olasalar ve yasama yetkisine sahip değilseler de, demokratik temsilin gerekliliklerinden birini yani kamu meselelerinin serbestçe tartışmayı yerine getirebilecek durumdaydı.
i. Heyet-i Ayan: Azası doğrudan doğruya Padişah tarafından atanır. Üye sayısı Heyet-i Mebusanın üye sayısının üçte birini geçmeyecektir. Heyet-i Ayan’ın üyeliği ömür boyudur.
ii. Heyet-i Mebusan: Heyet-i Mebusan üyeleri ise Osmanlı tebaasından her elli bin erkek nüfusa bir temsilci seçilmesi ile kurulur. Seçimler dört yılda bir kere yapılır. Seçimlerde gizli oy ilkesi kabul edilmiştir. Seçimler iki derecelidir; önce birinci seçmenler ikinci seçmenleri seçer sonra da ikinci seçmenler milletvekillerini seçer. Seçim sistemi olarak basit çoğunluk sistemi uygulanıyordu.
2.      Yürütme Organı: Kanun-i Esasi’nin kurduğu yürütme organı ikili yapıdadır. Bir tarafta devlet başkanı olarak Padişah, diğer tarafta da Hükümet vardır.
i. Padişah: Kanun-i Esasi’ye göre saltanat Osmanlı sülalesine aittir. Bu sülalenin içinde ise ölen Padişah yerine Osmanlı ailesinin en yaşlı erkek üyesi geçer.
ii. Heyet-i Vükela: Bakanlar kuruludur. Heyet-i Vükelada sadrazam, şeyhülislam ve diğer vekiller bulunur. Heyet-i Vükela, Meclis-i Mebusana karşı değil, Padişaha karşı sorumludur. Meclis-i Mebusan güvensizlik oyuyla Heyet-i Vükelayı düşüremez. Kanun-i Esasi’nin ilk şeklinin kurduğu hükümet sistemi esas itibarıyla parlamenter hükümet sistemine benzemektedir.
3.      Yargı Organı: Kanun-i Esasi’nin yargı konusunda getirdiği güvenceler günümüz anayasalarının güvencelerinden hiç de az değildir. Yargılanma faaliyeti önemli güvencelere bağlanmıştır. Kanun-i Esasi’nin yargıya ilişkin hükümleri döneminin Batı Avrupa ülkelerinin anayasalarıyla boy ölçüşebilir niteliktedir. Yargı yetkisinin sahibi Padişah değildir, bu yetki bağımsız mahkemeler tarafından kullanılmaktadır.
 B.      Temel İlkeler
  • Osmanlı Devleti monarşik bir devlettir.
  • Devletin bölünmezliği esastır.
  • Devletin resmi dili Türkçedir.
  • Devletin dini İslamdır.
  • Padişah aynı zamanda halifedir.
  • İslam harici başka bilinen dinlerin ibadetleri serbestçe yerine getirilebilir ve dini cemaatlerin ayrıcalıkları güvence altına alınacaktır.
C.      Devletin nitelikleri
  •  Padişah hem yasama hem yürütme yetkisine sahiptir.
  • Padişah kutsal ve sorunsuzdur yani Padişah ne siyasal nedenlerle görevden alınabilir, ne de Padişah hakkında hukuk veya ceza davası açılabilir.
  • Bakanların icraatı Padişahın onayına bağlı olacaktır.
  • Kanun teklifleri için milletvekillerinin Padişahtan ön izin alması gerekmektedir.
  • Padişahın kanunları mutlak olarak veto etme yetkisi vardır.
  • Padişah istediği kişileri sürgüne gönderebilir.
  • Padişahın Heyet-i Mebusan’ı fesih hakkı vardır.
  • Padişahın cezaları hafifletme ve affetme yetkisi vardır.
  • Para basılması Padişaha bağlıdır.
  • Padişah Meclis-i Umumiyi istediği zaman toplantıya çağırabilir ve tatil edebilir.
  • Meclis-i Umumi üyeleri Padişaha bağlılık yemini etmek zorundadır.
  • Padişahın kara ve deniz komutanlığı yapma hakkı vardır.
  • Rütbe ve nişan verilmesi Padişaha bağlıdır.
  • Savaş veya barış ilan etme yetkisi Padişaha aittir.
  • Kanun ve şeriat uygulamaları Padişaha bağlıdır.
  • Padişahın uluslararası anlaşma yapma yetkisi vardır.
  • Heyet-i Vükelanın başı sadrazamdır.
  • Sadrazam, şeyhülislam ve diğer vekiller doğrudan doğruya Padişah tarafından atanır ve azledilirler.
  • Heyet-i Ayan anayasal statü itibariyle Heyet-i Mebusandan daha üstün olup onun kabul ettiği yasa önergelerini Padişah adına denetleme yetkisine sahiptir.
  • Meclis-i Umumi üyeleri anayasal olarak sorumsuzluk ve dokunulmazlığa sahiptir.
  • Hakimler azlolamazlar.
  • Mahkemeler ihkak-ı haktan imtima edemezler.
  • Mahkemeler Padişahtan bağımsızdırlar.
  • Kanuni hakim güvencesi mevcuttur.
  • Mahkemeler her türlü davaya bakmakla hükümlüdürler.
D.      Temel Hak ve Hürriyetler
Kanun-i Esasi’nin belki de en anayasal yanı bu alandadır. Bu alanda tanınan özgürlükler aşağıdaki gibidir;
  • Kişi özgürlüğü ve dokunulmazlığı/güvenliği,
  • Din ve ibadet özgürlüğü,
  • Basın özgürlüğü,
  • Girişim özgürlüğü,
  • Dilekçe hakkı,
  • Öğretim özgürlüğü,
  • Kanun önünde eşitlik,
  • Kamu hizmetine girme hakkı,
  • Verginin mali güze göre belirlenmesi hakkı,
  • Mülkiyet güvenliği
  • Konut dokunulmazlığı,
  • Kanuni hakim güvencesi,
  • Müsadere ve angarya yasağı,
  • Vergilerin kanuniliği,
  • İşkence, eziyet ve zarar verme yasağı,
  • Gizli oy esası,
  • İddia ve savunma hakkı,
  • Sadece erkek vatandaşlara özgü olan toplanma ve dernek özgürlüğü,
  • Sadece erkek vatandaşlara özgü olan oy hakkı,
  • Vergilerin yasayla konması.
E.       Rejimin Sonu
Kanun-i Esasi uzun ömürlü bir anayasa olmamıştır. 1876’da ilan edilen anayasa 1878’de Meclis-i Umumi, Abülhamit tarafından tatil edilmiştir ve 1908 yılına kadar toplantıya çağrılmamıştır. Bunun sebebi Meclisin Padişahın arzu ettiği gibi uysal davranmaması olarak gösterilebilir.
F.       Rejiminin Getirdikleri
Bu dönemle ilgili dikkate değer bir nokta, Abdülhamit’in siyasi alanda mutlakiyet rejimine geri dönmesinin, ondan daha önce başlamış olan genel modernleşme siyasetini de terk etmesi anlamına gelmemiş olmasıdır. Nitekim 1908’e kadar süren bu mutlakiyet döneminde haberleşme, ulaştırma ve eğitim alanında modernleşme faaliyetleri hızlı ve yoğun bir şekilde devam ettirilmiştir. Nitekim Abdülhamit döneminde vergi sistemi ıslah edilerek kamu maliyesi büyük ölçüde iyileştirildi. Demiryolları ve telgraf hatları inşa edildi ve ticaret arttı. Eğitim alanında devlet ilkokullarının sayısı bu dönemde iki kat, rüşdiyelerin sayısı ise dört kat arttı. Ayrıca, 1900 yılında ilahiyet matematik, fen ve edebiyat fakültelerini içine alan ilk modern üniversite, Darül Fünün-i Osmaniye açıldı.
Bunların sonucu okur-yazarlık önemli ölçüde arttı ve bu da basın için ciddi bir talep yarattı. Ancak basının gelişmesi muhalefeti daha etkili hale getirdiğinden Padişah basına ve her türlü liberal-meşrutiyetçi, milliyetçi düşünceye karşı sert tedbilerler almaya başladı. Abdülhamit yaygın bir sansür mekanizması devreye soktu. Ayrıca Padişah anayasal sürgün yetkisini kullanarak muhalif aydınları etkisiz hale getirmeye çalıştı.
Öte yandan mutlakiyet döneminin siyasi baskısı dönemin modern okullarında eğitim gören aydınlar arasında Yeni Osmanlılar’ın düşünceleri üstünde de etkili olmaya başladı. Paris’deki mülteci Osmanlı meşrutiyetçileri ve onların önde gelen şahsiyetleri İttihat ve Terraki Cemiyeti’ni kurdular. Kendilerine Jön Türkler diyen bu topluluk Abdülhamit yönetimini sert bir biçimde eleştiriyordu. Amaçları Anayasa’nın yeniden yürürlüğe konmasını sağlamaktı. 1896’da giriştikleri hükümet darbesinde başarısız olunca üyelerinin çoğu sürgüne gönderildi. Ancak bu İttihat ve Terraki’nin güçlenmesi ve büyümesini engelleyemedi.
G.     İkinci Meşrutiyetin İlanı ve Anayasanın Tekrar Yürürlüğe Konması
İngiltere Kralı ile Rus Çarı’nın 1908 Haziran’ındaki Reval görüşmesinde Makedonya üzerindeki Osmanlı egemenliğinin aşağı yukarı kaldırılması konusunda anlaştıkları haberi Selanik’e ulaşında İttihat ve Terraki Cemiyeti harekete geçmeye karar verdi ve Cemiyet üyesi subaylar askerleriyle dağa çıkıp Kanun-i Esasi’nin geri gelmesini istediler. İsyanı bastırma girişimlerinin başarısızlığa uğraması üzerine Padişah isteğe boyun eğdi ve 23 Temmuz’da Kanun-i Esasi’yi yeniden yürürlüğe koydu. Anayasanın tekrar yürürlüğe girmesi ile gerçekleşen ilk seçimde İttihat Terakki Cemiyeti, Meclis’te çoğunluk elde etmeyi başardı.
Zamanla İttihat ve Terraki’ye karşı muhalefet arttı ve İstanbul’da şerita dönüşü talep eden 31 Mart vakası olarak bilinen ayaklanma meydana geldi. İsyancılara karşı askeri harekat başlatıldı ve İttihat Terraki’nin güçlü olduğu Selanik’ten Hareket Ordusu İstanbul’a gelerek ayaklanmaları bastırdı. Bunun sonucu Abdülhamit tahttan indirildi ve Mehmet Reşat’ın tahta çıkarılmasına Meclis-i Umumide karar verildi.
1.       Anayasal Değişiklikler
  • Hükümetin ve Bakanların, Mebusan Meclisine karşı sorumlulukları kuralı getirilmiştir.
  • Padişahın fesih yetkisi kaldırılmıştır.
  • Padişahın mutlak veto hakkı bir geri gönderme yetkisine çevrilmiştir.
  • Meclis üyelerinin kanun teklif edebilmeleri için Padişahın ön izni şartı kaldırılmıştır.
  • Yürütme işlemleri için karşı imza kuralına yer verilmiştir.
  • Padişahın milletlerarası antlaşma akdetme yetkisi Meclis-i Umuminin tasdiki şartına bağlanmıştır.
  • Padişahın sürgün yetkisi kaldırılmıştır.
  • Özel yazışmaların dokunulmazlığı hakkı tanınmıştır.
  • Kanun dışı tutuklama yasağı getirilmiştir.
  • Dernek kurma ve toplanma hakları benimsenmiştir.
  •  Sansür yasağı yürürlüğe girmiştir.
2.       1909 Sonrasında Siyasal Hayat
1909 değişikleriyle beraber Osmanlı İmparatorluğu, mutlak monarşiden anayasal monarşiye geçti. Bundan sonra Padişahın gerek yasama ve gerek yürütme alanındaki yetkileri sembolik hale geldi.
İttihatçıların ilk başta takındıkları sivil ve siyasi özgürlük düşünceleri, iktidarı ele geçirdikten sonra uygulamadan kalktı ve rejim bir tür askeri oligarşi haline dönüştü. Bu ruh hali içinde İttihatçılar 1909 değişikliklerini izleyen aylarda merkezi otoritenin güçlendirilmesi ve özgürlüklerin sınırlamayı amaçlayan bir takım yasal düzenlemeler de yaptılar.
Bununla beraber, sonraki yıllarda yavaş yavaş muhalefet ve genel olarak sivil örgütlenme gelişmeye bazı yeni cemiyetler ve partiler de kurulmaya başladı. Yine bu yıllar, Osmanlı İmparatorluğu’nda örgütlü sosyalist muhalefetin ve işçi hareketlerinin de belirlenmeye başladığı yıllar oldu.
II. Meşrutiye yılları aynı zamanda toplumsal ve kültürel alanda devlet eliyle modernleştirmenin devam ettirildiği bir dönem olmuştur. Nitekim bu dönemde idari yapıda, orduda, adliye ve eğitim sisteminde reformlar yapıldı. Adliye ve eğitim sistemi daha da laikleştirildi ve ulemanın konumu iyice zayıflatıldı. Medreselerin öğretim programı yenileştirildi ve yabancı dil zorunluluğu getirildi. İlköğretim kızlar için zorunlu kılındı, öğretmen okulları yaygınlaştırıldı ve kadınlar üniversitelerde öğrenim görmeye başladı.
Reformlar adli sisteme de yansıtıldı, bu alanda laikleşme ve yargı birliğinin sağlanması yönünde adımlar atıldı. Ekonomiyi yabancıların ve gayrimüslimlerin denetiminden çıkarma yönünde bazı girişimler yapıldı, bu da ekonomi alanındaki politikaların zamanla liberalizmden milliyetçiliğe doğru kaydırdı.
II. Meşrutiyet Dönemini karakterize eden başka bir özellik de ideolojik tartışmaların iyice su yüzüne çıkması ve belirginleşmesi oldu. Başlıca üç siyasi ideloji belirginleşti; Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük.
Muhalefeti sustararak tek ve rakipsiz hale gelen İttihat ve Terraki Birinci Dünya Savaşı’nın bitime kadar ülkeyi adeta tek parti gibi yönetti.
Kaynak: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, Mustafa Erdoğan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder