22 Mayıs 2012 Salı

1982 Anayasası’nın temel özellikleri nelerdir?

1982 Anayasası’nın temel özellikleri nelerdir?

Cumhuriyetin temel nitelikleri Anayasanın 2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Başlangıç ilkeleri, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı: 1982 Anayasası Başlangıç bölümünü anayasa metnine dahil saymakta; 2. madde de başlangıçta belirtilen temel ilkelere atıfta bulunmaktadır. Edebi bir dille yazılmış ve anayasa koyucunun dünya görüşünü yansıtan Başlangıç bölümünden çıkarılabilecek ulusal egemenlik, güçler ayrılığı, Atatürk milliyetçiliği anlayışı gibi ilkeler Cumhuriyetin nitelikleri arasında kabul edilmektedir. “Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde” ifadesi ise somut bir içeriğe sahip olmadığından ancak Anayasanın diğer maddelerini yorumlamada göz önünde bulundurulabilir.
Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet: “Atatürk milliyetçiliğine bağlılık“ devletin hangi milliyetçilik anlayışına sahip olduğunu göstermektedir. Bu milliyetçilik, ırk, din, mezhep esasına değil, kültür birliğine ve birlikte yaşama istek ve iradesine dayanır. Dolayısıyla Atatürk milliyetçiliği ırkçı ve şovenist bir nitelik taşımaz. Anayasanın 66. Maddesi de bunu desteklemektedir. Bu madde uyarınca, “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür“. Bunun anlamı, ulusun parçası olmanın tek ölçütünün hukuki bir bağ olmasıdır. “Atatürk milliyetçiliğine bağlılık“ aynı zamanda devletin ulusal (Ulus-Devlet) niteliğine de işaret etmektedir. Bunun Anayasadaki yansımalarından biri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğuna yönelik düzenlemedir. Bu hüküm, devletin tek bir ulusa, Türk Ulusuna dayanmasını ifade eder. Türk Ulusu, yukarıda da belirtildiği gibi, sübjektif millet anlayışına göre tanımlanmıştır. Söz konusu düzenleme uyarınca, Ülkenin ve ulusun birliği anayasa ile güvence altına alınmıştır. Resmi dilin Türkçe olduğuna ilişkin düzenleme de, Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesinin bir başka hukuki sonucudur. Bu düzenleme, resmi yazışma ve işlemlerin Türkçe yapılmasını zorunlu kılmakla beraber, vatandaşların özel yaşamlarında başka dilleri kullanmalarını yasaklamaz.
İnsan haklarına saygılı devlet: Anayasanın 2. maddesinde yer alan “insan haklarına saygılı devlet”in ne anlama geldiği, ancak Anayasanın diğer maddelerinde insan hakları konusunda yapılan düzenlemelere bakılarak anlaşılabilir . Bu hükümler, Anayasanın en uzun bölümü olan ikinci kısmını oluşturmaktadır. Anayasamızda temel hak ve özgürlükler üçlü ayrıma uygun olarak düzenlenmişlerdir: Kişinin hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler, siyasal haklar ve ödevler. Bir temel hak ve özgürlük, ancak yasa ile ve Anayasada kendi maddesinde sayılan nedenlerle sınırlanabilir. Bu sınırlamalar temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunamaz; aynı zamanda demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmak zorundadır.
Laik Devlet: Laiklik ilkesi, yalnızca Anayasanın 2. maddesinde devletin nitelikleri arasında yer almamakta, aynı zamanda başka Anayasa hükümlerinin de konusunu oluşturmaktadır. Laik devlet, vatandaşlarının dinsel inançları ve tercihlerine saygılı olan, bütün dinlere ve inançlara eşit mesafede duran ve aynı zamanda kutsal din duygularının kötüye kullanılmasını önleyen devlettir. Laikliğin unsurlarından biri olan ve 1982 Anayasasında güvence altına alınan din özgürlüğü, herhangi bir dini inancı benimseme ve ibadet etme özgürlüğünü de içerir. Resmi bir devlet dininin olmaması, devlet kuruluşları ile din kurumlarının birbirinden ayrılması, devletin işleyişini ve toplumsal ilişkileri düzenleyen kuralların dini kurallarına dayanmaması laiklikten anlaşılması gereken diğer unsurlar olarak sıralanabilir. Devletin resmi bir dininin olmamasının bir başka önemli sonucu da, belli bir dinin ya da mezhebin öğretilmesinin zorunlu kılınamamasıdır. Anayasanın, din özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engellemeye ve devrim yasalarının korunmasına ilişkin olarak koyduğu düzenlemeler de laik devlet ilkesini gerçekleştirmeye yöneliktir.
Demokratik Devlet: Farklı ve tarihsel demokrasi anlayışları içinden 1982 Anayasasının kastettiği demokrasi türü, Batıda biçimlenmiş olan liberal demokrasi anlayışıdır. Anayasanın 6. maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ulusal egemenlik ülkedeki yönetim biçiminin halkın kendi kendisini yönetmesi esasına dayanan demokratik sistem olmasını gerektirir. Egemenliğin ulusa ait olduğunu söylemek, en üstün iktidarın bir tek kişi ya da gruba değil, bütün ulusa ait olduğu anlamına gelir. Anayasa, egemenliğin kullanılmasının hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağını belirterek de bu noktanın altını çizmektedir. Millet egemenliğinin anayasanın koyduğu esaslara göre kullanılacağının Anayasada düzenlenmiş olması, egemenliğin sınırsız kullanımına izin vermez. Seçimlerin halk egemeliğini hayata geçirebilmesi için genel, eşit, serbest, gizli oy, açık sayım ve döküm gibi ilkeler esas alınarak yapılması gerekir. Anayasa, seçimlerin dürüstlüğünün sağlanması görevini Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir. Çağdaş demokrasinin vazgeçilmez öğelerinden biri de Siyasal partilerdir.. Bu nedenle, Anayasa siyasal partilerin kuruluş ve çalışmalarını garanti altına alan düzenlemelere yer vermiştir. Anayasa’da 1995 ve 2001 yıllarında yapılan değişikliklerle siyasal faaliyet ve siyasal partiler alanındaki yasaklar büyük ölçüde kaldırılmış ve özgürlükler genişletilmiştir. Serbest seçimlerle siyasal partilerin anayasada güvence altına alınması, demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan siyasal çoğulculuğun gerçekleştirilmesi açısından da önemlidir.
Sosyal Devlet: Bu ilke, sosyal adalet içinde refahı yaygınlaştırmayı amaçlamak olarak tanımlanabilir. 1982 Anayasası, sosyal devletin gerçekleştirilmesi amacıyla bireylere tek başlarına veya toplu olarak kullanabilecekleri çeşitli haklar tanımıştır. Bunların bir bölümü çalışma ve emeğin korunmasına ilişkin düzenlemelerden (çalışma hakkı ve ödevi; zorla çalıştırma ve angarya yasağı; ücrette adaletin sağlanması vb.); bir bölümü gelir ve servet farklılıklarının azaltılmasına yönelik hükümlerden (vergi adaleti; özel mülkiyetin kamu yararı amacıyla sınırlanması; sosyal güvenlik; eğitim ve öğretim; sağlık; çevre ve konut hakkı vb) oluşmaktadır. Ayrıca sendika, toplu sözleşme ve grev gibi toplu olarak kullanılabilen haklar da Anayasamızda düzenlenmiştir. Anayasa, değişik 65. maddesinde, “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikler gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” diyerek, devletin bu alandaki sorumluluğunun sınırını çizmektedir.
Hukuk Devleti: Anayasanın 2. maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, bireylere hukuk güvenliği sağlayan, yöneticilerin de hukuka bağlı olduğu devlet olarak tanımlanabilir. 1982 Anayasasına göre, yürütme yetkisi ve görevi anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirilir. Anayasa, ayrıca, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu belirterek devlet organlarının hukuka bağlılığını güvence altına almaktadır. İdarenin işlemlerinin yanı sıra, yasaların anayasaya uygunluğunun da yargı organı denetimine tabi tutulmasının hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi açısından büyük önemi vardır. 1961 yılında hukuk sistemimize giren Anayasa Mahkemesi, 1982 Anayasasında da aynen korunmuştur. Anayasa Mahkemesi, Anayasada belirtilen diğer yetki ve görevlerinin yanı sıra yasaların, kanun hükmünde kararnamelerin ve meclis içtüzüğünün anayasaya uygunluğunun denetimini yapma yetkisiyle donatılmıştır. Anayasanın 10. maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik; 38. maddesinde sayılan suç ve cezalara ilişkin evrensel ilkeler; yargı organının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik düzenlemeler hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesini sağlayan güvencelerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder