22 Mayıs 2012 Salı

1982 ANAYASASINDA DEĞİŞİKLİKLER 1 (DEMOKRASİ’DEN DİKTATÖRLÜĞE!...)

Bir “DEMOKRASİ SINAVI” ve ötesi!..
Mustafa Nevruz SINACI
Hani, Yüksek Seçim Kurulu 2820 Sayılı SPK, md: 37 gereği, “seçime katılma hakkı” (!) bulunan “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” (Anayasa md: 68) siyasi (kitle) partilerine; “hangi seçim çevrelerinde hangi usul ve esaslara göre aday tespiti yapacaklarını” sormuştu. 19 Mart 2011 günü gelen cevaplar içler acısı!.. İnsan hakları, adalet, hak, hukuk ve özellikle demokrasi adına utanç verici!.. Kahir ekseriyeti “merkez yoklaması!..”
DEMOKRASİ UTANCI; İNSAN HAKLARI,
ADALET VE HUKUK YÖNÜNDEN TAM YÜZKARASI
Birde bunlara, öteden beri (1961 ve 1982 Anayasalarında) “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru” ve “kitle partisi” denir!.. Malum, ülkemizde şahıs, sınıf, zümre, ideoloji ve doktrin partileri yasak ya!..
İş bu “merkez yoklaması” her ne kadar yasal olsa bile, gerçekte haksız-hukuksuz,  antidemokratik ve gerçekten yüzkarası!.. Vesayetçi, sultacı, cuntacı, despotça, diktatoryal bir  tasallut ve tasarruf!...  Özellikle, yeni-ileri (orijinal ve özgün) demokrasi havarisi AKP’nin, doğrudan aday adayı kaydı yapması ve bir çeşit “temayül yoklaması” sonucuna göre merkez yoklaması yapacağını bildirmesi çok ayıp; Üzücü, düşündürücü ve ileri sürdüğü demokrasi söylemleri adına utanç vericidir. Hele bir genel başkan yardımcısının; “Son söz sayın genel başkanın” diyebilmesi, ne büyük bir talihsizlik ve hicap verici bir utançtır!..
DEMOKRASİ’DEN DİKTATÖRLÜĞE!..
Gaflet ve dalâlet ile malul; Maksatlı ve mâkus siyaset erbabının sıkça lânetlediği 12 Eylül 1982 Anayasası’nın ilk ve orijinal (12 Eylül askeri müdahalesinin ardından hazırlanan ve 7 Kasım 1982’de halk oylamasıyla kabul edilen) biçimi, şu gelinen noktaya nazaran; Hak, hukuk, adalet ahlâkı, insani boyut ve “yönetimde istikrar = temsilde adalet” ilkesine çok daha yakın, yatkın ve uygundu. 1982 Anayasası’nda bugüne kadar 17 esaslı değişiklik yapıldı. Bu köklü değişiklik ve düzenlemelerle; geçici maddelerle birlikte, 1982 Anayasasının toplam 177 maddesinden 80'i değiştirildi, 3’ü yürürlükten kaldırıldı. Eklenen 3 geçici maddeden 2'si daha sonra Anayasa’dan çıkartıldı.
Geriye kalan bu!...
Her değişiklik, milli iradeye bir darbe vurdu ve demokrasiyi daha da geriye götürdü.
VAHİM BİR ALDATMACA:
Mevcut 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun değişik 37’nci maddesine göre siyasi partiler, ‘aday tespitini serbest, eşit, gizli oy, açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilir’!.. Hükmünde yer alan ‘serbest (hiçbir etki, telkin ve baskı altında kalmadan), eşit, gizli oy,’ ibaresi tamamen yalan, aldatmaca, uygulama imkânından vareste ve kandırmacadır.
OYSA!.. 1982 ANAYASASI NE DİYORDU..?..
1980 darbesinden sonra askerlerin hazırladığı SPK’nın ilk metninde aday belirleme kuralı, “siyasi partiler adaylarının listesi ve bunların listedeki sırası, o seçim çevresinde o siyasi parti üye kayıt defterine göre düzenlenen parti seçmen listesindeki bütün üyelerin ilçe seçim kurullarının yönetiminde serbestçe oy kullanacakları bir önseçimle tayin ve tespit edilir” biçimindeydi. (Anayasa'da 17 Mayıs 1987 tarihinde yapılan ilk değişiklikle 67, 75. ve 175. maddeler yeniden düzenlendi, Geçici 4. madde yürürlükten kaldırıldı. Değişik: 23.7.1995 -4121/5 md. ile 17.5.1987-3361/1 md.; 23.7.1995-4121/5 md.) Oysa bu hüküm, 1965 tarihli ilgili madde hükmünün, 1983 metninde doğru Türkçe yazılmış biçimidir. Demek oluyor ki, demokraside ilerlemek yerine sürekli bir gerileme sürecine girilmiş bulunulmakta..
TAHRİFAT VE TAHRİBAT
Demokrasi, adalet ahlâkı ve hukuk penceresinden bakıldığında; 1987’den günümüze Anayasa değişikliklerinin, millet iradesinin TBMM vasıtasıyla devlet idaresine yansıması bakımından, en uygun, ideal ve mükemmel hükümlerin kaldırılmış olduğu görülmektedir.
TAHRİBATIN ÖTEKİ YÜZÜ
Mustafa Nevruz SINACI
Şu hale nazaran “insan hakları, adalet, hukuk ve demokrasi adına yapıldığı iddia edilen anayasa değişiklikleri”; Hayret ve dehşet verici “antidemokratik” bir gerçektir ki; Demokrasi, birey ve halk (kamu) yararına değişiklik ve düzenlemeler değil; Tam aksine adeta bir tahrifat ve tahribattır!..
Yine, ilk haliyle siyasi partiler yasasının “aday tespitinden” sonra gelen maddesine “her ilden çıkacak milletvekili sayısının yüzde beşini aşmamak üzere merkez adayı” gösterilebileceği hükmü eklendi. ‘Yüzde beş’ oranının 10’dan çok vekil çıkaran iller için anlamı vardı. 1987 seçiminde merkez kontenjanı konulabilecek iller Adana, Ankara, Bursa, İstanbul, İzmir ve Konya’dan ibaretti. Bunun dışında kontenjan kullanılamazdı…
Geçici hükümle adayları belirlenen 1983’den sonra: ‘her ilde önseçim yapılması’ kuralı; Yüzde beş kontenjan olayı; Parti değiştiren vekiller hakkındaki kısıtlar;, Seçilecek milletvekili sayıları dâhil olmak üzere, pek çok “demokratik hüküm” antidemokratik hüküm ve keyfi maddelerle Turgut Özal tarafından 1986 ve 1987 yıllarında, 3270, 3370, 3377 sayılı kanunlarla “millet iradesi, parti içi demokrasi ve seçim mevzuatına” en ters ve aykırı biçimde değiştirildi. Partilerin lider nam despot ve diktatöre bağlı örgütlenmesinin yolu açıldı; Böylece Türkiye de demokrasi ve hukukun üstünlüğü; Gelecek nesillerce “lânetle anılacak” bir parti sahibince “transformasyon” kisvesi altında deforme edildi. Artık partiler kurumsal olarak lider oligarşisine geçebilirdi.
MÜTHİŞ BİR ÇİFTE STANDART
YAHUT MÜRAİLİK VE İKİYÜZLÜLÜK!..
Nitekim öyle de oldu!..
Parti sahipliği altında gelişen ve yerleşen oligarşi 1989’lardan sonra çok sevildi. Çok takdir edildi ve beğenildi. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, hırsızlık ve suiistimalleri, Gümrük Birliği katılım faciası, AB entegrasyon sürecine “millet iradesine aykırı olarak” start verilmesi, Milli Dava Kıbrıs’tan feragat, üst üste kriz, kaos ve özelleştirme furyası ile tarihin en büyük peşkeş, vurgun, soygun ve hortum olayları “bu süreçte” cereyan etti…  
Çünkü artık, devlet idaresinde millet iradesi yoktu!...
Zira “yeni demokrasi”, “ileri demokrasi”, “insan hakları ve hukukun üstünlüğü” gibi parlak söz ve söylemlerle; Tıpkı ABD’nin Sudan’dan, Afganistan’a, Irak’tan Libya’ya kadar olan hinterland’da uyguladığı gibi Türkiye’de de : “demokrasi, insan hakları ve barış getirme” adına böyle garip bir süreç yaşandı.
ÇOK ÖZGÜN VE ÖNEMLİ BİR ÖRNEK
Çanakkale Zaferi’nin yıldönümüne rastlayan 18 Mart 2011 günü, Milli Gazete’nin baş sayfasında yer alan bir haberde; Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı, eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, 28 Şubat post modern darbesinin sorumlularından hâlâ hesap sorulmadığını belirterek, "Bugün darbe planları yapanlara Ergenekon, Balyoz ve Kafes davaları ile hesap soruluyor. Ama 28 Şubat'ta resmen teşebbüste bulundular. Bunlardan niye hesap sorulmuyor? Sorumluları var. Örneğin Çevik Bir... Ama Sayın Başbakan Çevik Bir'i Türkiye ile İsrail arasında ilişkileri geliştirsin diye danışman olarak değerlendirmiş" tepkisinde bulundu.
EVET!.. ELBETTE!..
Gerçekten de, olağan ve doğal şartlarda yapılması gereken ilk iş: Kamu düzeni ve milli vicdanı en çok sarsan, Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılması ve Atatürk karşıtı bir kalkışma olan 27 Mayıs’ı sorgulamak ve yargılamaktı… Sonra 12 Mart 1971 ve 12 Eylül, 28 Şubat vd.,
 Zira bir millet, milleti ihlâsla temsil eden siyasi hareket veya demokrasi adına ifa ve icra olunan inkılâp; Önce rejimle yüzleşmeli, milletle hesaplaşmalı ve “tam dürüst, bağımsız ve tarafsız” bir hesaplaşma ve yüzleşmeden sonra; Demokrasi, adalet ve hukukta ileri adımlar atmalı idi!.. Değil mi..?...  
Elbette ve mutlaka: Türk Milleti adına ve Türk Milleti namına…
DEMOKRASİ’DEN DİKTATÖRLÜĞE!...
1982 Anayasası'nda Yapılan Değişiklikler
Mustafa Nevruz SINACI
12 Eylül askeri müdahalesinin ardından hazırlanan ve 7 Kasım 1982 tarihli halk oylamasında kabul edilen; 1982 Anayasası’nın oylama sonuçları
9 Kasım 1982 günü açıklanarak Yüksek Seçim Kurulu kararları yayınlandı.
Yüksek Seçim Kurulu, 1982 Anayasası halkoylaması sonuçlarına ilişkin 2 karar yayınladı. Resmi Gazete'nin 9 Kasım 1982 tarihli sayısında (17863 Mükerrer) yayımlanan ilk kararda, 730 sandık dışındaki sonuçlar açıklandı ve Anayasa'nın kabul edildiği ilan edildi. Resmi Gazete'nin 20 Kasım 1982 tarihli sayısında da (17874) kesin sonuçlar il il açıklandı. Buna göre, 1982 Anayasası, 1.626.431 "red" (yüzde 8.63) oyuna karşılık, 17.215.559 "kabul" (yüzde 91.37) oyuyla kabul edildi.”
Bu Anayasa 1987’ye kadar orijinal haliyle yürürlükte kaldı.
17 Mayıs 1987’den itibaren; Başta AB baskısı, organize çıkar örgütleri “rant” kesimi, demokrasi, adalet ve hukuk düşmanları dayatması ve ABD’nin sistematik manipülâsyonları sonucu yoğun bir “yeniden imal/inşâ, (transformasyon) ekleme, çıkarma ve (siparişe uygun) değiştirme operasyonları ile;, Sevr doğrultusunda despotluk, diktatörlük ve “AB müktesebat sürecine paralel, istibdada geçiş süreci başlatılmış oldu. 
Bunun adına, kinayeten “Demokratikleşme ve sivilleşme” denildi!..  
Oysa her adım, (nadir istisnalar hariç) her değişiklik ve düzenlemede tam tersi oldu.
Lütfen, aşağıda yer alan ve adı “değişiklik operasyonu” olan; Değiştirme, yeniden yapılandırma ve Türkiye Cumhuriyetini dönüştürme sürecini dikkatle inceleyiniz…     
            Anayasa'da bugüne kadar tam 17 kez ek ve değişiklik yapıldı. 
Bu düzenlemelerde Anayasa'nın, geçicilerle birlikte toplam 194 maddesinden 105'i değiştirildi, 4 madde yürürlükten kaldırıldı. Eklenen 3 geçici maddeden 2'si daha sonra Anayasa metninden çıkarıldı.
Böylece 1892 Anayasasının birim madde bazında % 56’sı,  genel kapsam ve genel ağırlık bağlamında (üçte iki) 2/3’si değiştirilmiş oldu.
Yapılan ayarlama düzenleme ve derlemelere göre: 1982 Anayasası'nda bugüne kadar gerçekleştirilen ek ve değişiklikler sırasıyla şöyledir:
1. değişiklik:
Anayasa'da 17 Mayıs 1987 tarihinde yapılan ilk değişiklikle 67, 75. ve 175. maddeler yeniden düzenlendi, geçici 4. madde ise yürürlükten kaldırıldı. Bu düzenleme kapsamında 67. maddede yapılan değişiklikle 21 olan seçme ve halkoylamasına katılma yaşı 19'a indirildi; 75. maddenin yeniden düzenlemesiyle 400 olan milletvekili sayısı 450'ye çıkarıldı.
Anayasa değişiklikleri gibi hassas konular üzerinde titizlikle durulmasını sağlamak ve iki görüşme arasında kamuoyu fikrinin de sağlıklı bir biçimde alınmasına olanak sağlamak amacıyla (yalan, esas amaç değişiklikleri kolaylaştırmak ve basitleştirmekti) 175. maddede değişiklik yapıldı. Anayasa değişikliklerinin diğer kanunlardan farklı olarak TBMM Genel Kurulu'nda iki defa görüşülmesi şartı getirildi. Teklifin kabulünün üye tamsayısının 3'te 2 (550’ye göre: 550:3 = 183 x 2 = 367) çoğunluğu yerine, üye tamsayısının 5'te 3 (550: 5 = 110 x 3 = 330) çoğunluğunun gizli oyuyla olacağı hüküm altına alındı.
12 Eylül döneminde getirilen, siyasi partilerin ve liderlerinin siyasi yasaklarına ilişkin geçici 4. madde, yapılan referandumla yürürlükten kaldırıldı. Böylece, siyasi partilerin ve liderlerinin yasakları sona erdi.
2. değişiklik:
Anayasa'daki ikinci değişiklik 8 Temmuz 1993 tarihinde yapıldı.
Anayasa'nın 133. maddesinde yapılan değişiklikle, radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek, kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbest hale getirildi.
3. değişiklik:
Anayasa'daki 3. değişiklikte; başlangıç metni, 33, 53, 67, 68, 69, 75, 84, 85, 93, 127, 135, 149. ve 171. maddeleri yeniden düzenlendi. 23 Temmuz 1995 tarihinde yapılan bu değişiklikle ayrıca 52. madde de yürürlükten kaldırıldı. Başlangıç metninde yapılan düzenlemeyle yazımda bazı değişikliklere gidilerek, Anayasa'ya daha demokratik bir nitelik kazandırıldı ve 12 Eylül askeri müdahalesine yapılan atıflar ayıklandı. ''Dernek kurma hürriyetinde'' değişikliğe gidilerek, genel olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin getirdiği standartlar yakalanmaya çalışıldı.
            İşçiler gibi kamu çalışanlarına da toplu görüşme yapabilme hakkı tanındı.
            Anayasa'nın 67. maddesinde yapılan değişiklik, yurt dışında yaşayan vatandaşların oy hakkını kullanabilmelerinin kanunla düzenlenmesini öngörüyordu. (aradan geçen 15 yıla rağmen gerçekleşmedi) ''Kimsenin kesin hüküm giymedikçe suçlu sayılamayacağı'' ilkesinden hareketle, cezaevlerindeki tutukluların oy kullanmalarına imkân sağlandı. 1987'de yapılan değişiklikle 19 olarak belirlenen seçme ve halk oylamasına katılma yaşı, bir yaş daha aşağı çekilerek 18'e indirildi.
            Siyasi partilerin yurt dışında teşkilatlanıp faaliyette bulunması ile kadın ve gençlik kolları gibi yan örgütlerin kurulmasını yasaklayan hüküm Anayasa'dan çıkarıldı. Yüksek öğretim elemanlarının kanunla düzenlenme şartıyla da olsa siyasi partilere üye olabilmeleri mümkün kılındı. Siyasi partilere üye olabilmeleri mümkün olmayan yüksek öğretim öğrencilerine de bu hak tanındı. Devletin, siyasi partilere yeterli düzeyde ve hakça yardım yapması imkânı getirildi.
            Milletvekili sayısı 550 oldu
''Siyasi partilerin uyacakları esaslar'' başlıklı maddede değişikliğe gidilerek, partilerin Anayasa'nın 14. maddesindeki esaslara uyması yükümlülüğü kaldırıldı; bu ilkelerin kanunla belirlenmesi esasına geçildi. Siyasi partilerin ticari faaliyete girişemeyecekleri hükmü konuldu. 1987'de yapılan değişiklikle 450'ye çıkarılan milletvekili sayısı yeni düzenlemeyle 550 olarak belirlendi.
''Milletvekilliğinin nasıl sona ereceği'' hükmüne açıklık getirildi. İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesinin, istifanın geçerli olduğu TBMM Başkanlık Divanı'nca tespit edildikten sonra TBMM Genel Kurulunca kararlaştırılması uygulaması getirildi. ''Partisinden istifa eden milletvekilinin bir sonraki seçimde, başka bir partinin genel merkez organlarınca aday gösterilemeyeceği'';, ''partisinden istifa ederek başka bir partiye giren milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine üye tam sayısının salt çoğunluğuyla karar verilmesi'';, ''partisinden istifa ederek -seçim hükümetleri hariç- Bakanlar Kurulunda görev alan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilmesi'' hükümleri kaldırıldı…
Eylül olan yasama yılı başlangıcı Ekim olarak belirlendi.
127. maddede yapılan değişiklikle, mahalli idarelerin seçimlerinin 5 yılda bir yapılmasına ilişkin düzenleme korundu. Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içerisinde yapılması gereken genel veya ara seçimlerin, milletvekili seçimleriyle birlikte yapılması hükmü getirildi. Bir siyasi partinin kapatılması gibi önemli sonuçlar doğuracak davalarda, parti genel başkanının sözlü savunması olmaksızın karar verilmesinin sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı düşüncesiyle partinin genel başkanı ya da tayin edeceği vekilinin dinlenilmesi şartı getirildi. 52. madde ise yürürlükten kaldırıldı. Böylece sendikaların siyasi faaliyette bulunmaları, siyasi partilerden destek görmeleri ve siyasi partileri desteklemeleri önündeki engel ortadan kalktı.
4. değişiklik: Anayasa'nın 143. maddesinde 18 Haziran 1999 tarihinde yapılan değişiklikle, DGM'lerde yer alan asker üyelerin yerine sivil yargıçların atanması sağlandı.
            5. değişiklik:
Anayasa'da 13 Ağustos 1999 tarihinde yapılan 5. değişiklikle 47, 125. ve 155. maddeler yeniden düzenlendi. 47. maddede yapılan değişiklikle ''özelleştirme'' kavramı Anayasa'ya girdi. Yeni düzenlemeyle kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usullerin kanunla gösterilmesi hükmü getirildi. Kamu hizmeti imtiyaz sözleşme ve şartlaşmalarında doğacak uyuşmazlıkların, milli ya da milletlerarası tahkim yoluyla çözümlenebilmesine olanak tanındı. Anayasa'nın 155. maddesinde değişiklik yapılarak, 1924 Anayasası'nda benimsenen sisteme dönüldü. İmtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri, Danıştay'ın inceleme yapacağı konular arasından çıkarılıp, sadece görüş bildirebileceği konular arasına alındı.
            6. değişiklik
Anayasa'da, 3 Ekim 2001 tarihinde yapılan 6. değişiklik, AB müktesebatına uyum çalışmaları çerçevesindeki en kapsamlı değişiklik oldu. Bu düzenlemeyle Anayasa'nın başlangıç metninin yanı sıra 13, 14, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 28, 31, 33, 34, 36, 38, 40, 41, 46, 49, 51, 55, 65, 66, 67, 69, 74, 86, 87, 89, 94, 100, 118. ve 149. maddeler ile geçici 15. maddede değişikliğe gidildi. Başlangıç metnindeki bir cümle, ''Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı'' şeklinde değiştirildi. Yakalanan ya da tutuklanan kişilerin hâkim önüne çıkarılma süreleri AİHS'ne uyumlu hale getirilerek, zanlının en geç 48 saat içinde, toplu işlenen suçlarda ise en çok 4 gün içinde hâkim önüne çıkarılması sağlandı.
''Özel Hayatın Gizliliği'' başlıklı maddede yapılan düzenlemeyle herkese, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı tanındı. Özel hayat ve aile hayatının gizliliğine dokunulmazlık; herhangi bir kişinin üstü, özel kâğıtları ve eşyalarının aranması için yazılı emir zorunluluğu getirildi. Yazılı emir olmadıkça kimsenin konutuna girilemeyeceği, arama yapılamayacağı ve buradaki eşyaya el konulamayacağı hükme bağlandı.
Haberleşme hürriyeti
''Haberleşme Hürriyeti'' başlıklı 22. maddede yapılan düzenlemeyle, usulüne göre verilmiş hâkim kararı ve yazılı emir olmadıkça, haberleşmenin engellenemeyeceği ve haberleşmenin gizliliğine dokunulamayacağı hükmü getirildi. Ülkenin ekonomik durumu, vatandaşların yurt dışına çıkma hürriyetini sınırlayan şartlar arasından çıkarıldı. Düşünce ve anlatım özgürlüğünün sınırları genişletildi, toplumdaki dil farklılıkları sosyolojik bir gerçek olarak değerlendirildi ve bu duruma Anayasa'da getirilen engel kaldırıldı. Milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve bölünmez bütünlüğün korunması amaçlarıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanabileceği şartı Anayasa'ya konuldu. ''Kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayım yapılamaz'' hükmü Anayasa'dan çıkarıldı.
            Kadın-Erkek eşitliği Anayasa'ya girdi
Herkesin derneklere üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip olmasına ilişkin hüküm Anayasa'ya konuldu. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemede izin alma zorunluluğu kaldırıldı. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği hükmü getirildi. Anayasa'da, kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik olarak, ''Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır'' şeklinde düzenleme yapıldı.
Kamulaştırmada, gerçek karşılıkların ödenmesi ve ödemede gecikme halinde faiz yönünden bireylerin zarara uğramamaları konusunda değişiklik yapıldı. Devlet ve kamu tüzel kişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan tanışmazların tamamını veya bir kısmını kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkili kılındı.
            49. maddede yapılan değişiklik ile devlete, çalışanların yanı sıra işsizleri de koruma görevi verecek şekilde düzenleme yapıldı. Buna göre devlet; çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü oldu. Asgari ücretin tespitinde, çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumunun göz önünde bulundurulması hükmü getirildi.
Kadın-erkek arasında eşitsizlik oluşturduğu düşülen ''Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı kanunla düzenlenir'' hükmü Anayasa'dan çıkarıldı.
Parti kapatmaya düzenleme
Anayasa'nın, 67. maddesinde yapılan değişiklikle, TBMM'de çoğunluğu elinde bulunduranların sık sık seçim değişiklikleri yaparak kendilerine avantaj sağlamaları engellenmek istendi. Maddeye, ''Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz'' hükmü eklendi.
69. maddede yeniden değişiklik yapılarak, ''odak'' hali tanımlandı, odağa kriterler getirilip kavram kargaşasına son verilmek amaçlandı.
            Buna göre, bir partinin temelli kapatılmasının, sadece Anayasa'nın 68/4. fıkrasındaki eylemlerin odağı haline gelmiş olması şartıyla mümkün olacağı şartı getirildi. Temelli kapatılan bir siyasi partinin mensuplarının üye çoğunluğunu oluşturduğu yeni bir partinin de kapatılacağına ilişkin hüküm, bu durumun tespitinin oldukça güç olduğu gerekçesiyle yürürlükten kaldırıldı. Temelli kapatılan bir partinin kurucularının ve her kademedeki yöneticilerinin 5 yıl süreyle yeni bir partinin kurucusu, yöneticisi ve deneticisi olamayacağı hükmü getirildi. Yapılan değişikliklerde, siyasi partiler için kapatmanın yanı sıra Hazine yardımından yoksun bırakılma yaptırımı da öngörüldü. Böylece Anayasa Mahkemesine, bir tüzel kişiye uygulanması mümkün en ağır yaptırım olan kapatma yerine, daha hafif bir ara yaptırım uygulama imkânı verildi.
            Dilekçe hakkı yabancılara da tanındı
Türk yurttaşlarının sahip olduğu TBMM'ye dilekçe ile başvurma hakkı, karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla yabancılara da tanındı. ''TBMM'nin görev ve yetkilerine'' ilişkin Anayasa'nın 87. maddesi, 2001 ve 2004 yıllarında iki kez değiştirildi.
Son değişikliğe göre, TBMM'nin af yetkisi ile ilgili sınır kaldırıldı
Genel veya özel af kararının TBMM'nin üye tam sayısının 5'te 3'ü ile alınabileceği hükmü getirildi. Cumhurbaşkanının kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye gönderebileceği, TBMM'nin de sadece geri gönderilen maddeleri görüşebileceği hüküm altına alındı. TBMM Başkanı seçimine yönelik düzenleme yapılarak, seçimin daha kısa sürede tamamlanması sağlandı. Milli Güvenlik Kurulu bünyesine Başbakan yardımcıları ve Adalet Bakanı da dâhil edildi; kurul kararlarının tavsiye niteliğinde olduğu vurgulandı.
            Parti kapatmalar zorlaştırıldı
Parti kapatmalar zorlaştırıldı. Anayasa Mahkemesinin Anayasa değişikliklerinin iptali ve siyasi partileri kapatmada, 5'te 3 çoğunlukla karar vereceği hükme bağlandı. Anayasa'nın geçici 15. maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırıldı.
Böylece, 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 döneminde çıkarılan kanunlar, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasa'ya aykırılığının iddia edilebilmesinin yolu açıldı.
            Anayasa'nın 86. maddesinde değişiklik yapılarak, milletvekillerinin özlük ve emeklilik haklarına ilişkin madde yeniden düzenlendi. Milletvekillerinin özlük hakları ve emekliliklerinin kanunla düzenlenmesi ile milletvekili ödeneğinin aylık tutarının, en yüksek emekli sandığı iştirakçisinin görevdeyken aldığı miktardan az olamayacağı hükmü getirildi. Milletvekili emekli maaşının da ödenek ve yolluğun toplamının yarısından az olamayacağı belirtildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 2001 yılında yapılan bu Anayasa değişikliğinde yer alan, 86. madde dışındaki maddeleri onayladı; söz konusu maddedeki düzenlemeleri ise referanduma götürme kararı aldı.

7. değişiklik
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, milletvekillerinin özlük ve emeklilik haklarına ilişkin maddeyi referanduma götürme kararının ardından, 86. maddedeki düzenlemeyle ilgili olarak, 21 Kasım 2001 tarihinde yeniden Anayasa değişikliğine gidildi.
Söz konusu maddede değişiklik yapan yasa 1 Aralık 2001'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece Cumhurbaşkanı Sezer'in önceki değişiklik metnini referanduma götürme kararının konusu ortadan kalkmış oldu.
            8. değişiklik
Anayasa'da 26 Aralık 2002 tarihinde yapılan 8. değişiklikle 76. ve 78. maddeler yeniden düzenlendi. ''Milletvekilliği Seçilme Yeterliliği'' başlıklı maddede yapılan değişiklik ile milletvekili seçilemeyecek şartlar arasında yer alan ''ideolojik veya anarşik eylemlere'' ifadesi ''terör eylemlerine'' şeklinde değiştirildi. TBMM üyeliklerinde boşalma olması halinde, TBMM kararı ile ara seçime gidilebileceği; ancak bir ilin veya seçim çevresinin TBMM'de üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden 90 günden sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılması öngörüldü.
            9. değişiklik
AB'ye uyum çalışmaları çerçevesinde; 7 Mayıs 2004 tarihinde Anayasa'nın 10, 15, 17, 30, 38, 87, 90, 131. ve 160. maddelerinde değişiklik yapıldı, 143. madde yürürlükten kaldırıldı. Kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, 10. maddede yapılan değişiklik ile Anayasa'ya konuldu. Devletin, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu da kaydedildi. Basın araçları anayasal koruma altına alındı. Basın araçlarının da basımevi ve eklentileri gibi, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemeyeceği veya işletilmekten alıkonulamayacağı hükmü getirildi.
Ölüm cezası kaldırıldı
Anayasa'nın, 38. maddesinde yapılan değişiklik ile ölüm cezası kaldırıldı. Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemeyeceği hüküm altına alındı, ancak Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebileceği şartı getirildi.
Anayasa'da, ölüm cezası ile ilgili yer alan diğer hükümler de metinden çıkarıldı.
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile kanun hükümlerinin çelişmesi halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkta, hangisine öncelik verileceği konusundaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla 90. maddeye fıkra eklenerek, uyuşmazlıklarda, milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınması hükmü öngörüldü.
Genelkurmay Başkanlığı'nın YÖK'e temsilci vermesi uygulamasına son verildi.
Devlet harcamalarının denetlenmesinde şeffaflığın sağlanması amacıyla 160. maddenin, ''Silahlı Kuvvetler elinde bulunan devlet mallarının TBMM adına denetlenmesi usulleri, Milli Savunma hizmetlerinin gerektirdiği gizlilik esaslarına uygun olarak kanunla düzenlenir'' fıkrası madde metninden çıkartıldı. Anayasa'nın 143. maddesi yürürlükten kaldırılarak, 1999'da yapılan değişiklik ile subay üyelerinin yerine sivil yargıçlar atanan DGM'ler kaldırıldı.
            10. değişiklik
Anayasa'da 21 Haziran 2005 tarihinde yapılan değişiklikle 133. maddedeki, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) üye seçimine ilişkin düzenleme kabul edildi.
            11. değişiklik:
Anayasa'da 29 Ekim 2005 tarihinde 11. değişiklik yapıldı.
Bu değişiklikte, 130, 160, 161, 162. ve 163. maddelerde yeni düzenlemeye gidildi.
Yeni bütçe kapsamına uyum sağlandı ve Sayıştay'ın denetim kapsamı genişletildi; bütçenin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin süreç güçlendirildi. 162. maddede yapılan yeni düzenlemeyle, ''genel ve katma bütçe tasarıları'' ibaresi ''merkezi yönetim bütçe tasarısı'' şeklinde değiştirilerek, uluslararası standartlar ve AB müktesebatına uygun olarak tanımlanan yeni bütçe kapsamına uyum sağlandı.
            12. değişiklik:
Anayasa'nın 76. maddesinde 13 Ekim 2006 tarihinde yapılan değişiklikle 30 olan milletvekili seçilme yaşı 25'e indirildi.
            13. değişiklik:
Anayasa'daki düzenlemeler kapsamında 10 Mayıs 2007 tarihinde, Geçici 17. madde metne eklendi. Buna göre, 22 Temmuz 2007'de yapılacak seçimde; bağımsız adayların isimlerinin birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin düzenleme yapıldı.
            14. değişiklik:
Anayasa'da 31 Mayıs 2007 tarihinde yapılan 14. değişiklikle; 77, 79, 96, 101. ve 102. maddelerde düzenlemeye gidildi; geçici 18. ve geçici 19. maddeler eklendi.
TBMM seçimlerinin, 5 yılda bir yerine 4 yılda bir yapılması kararlaştırıldı. Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) görev ve yetkileri kapsamına, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin usul ve esaslar da dâhil edildi. TBMM'nin, yapacağı seçimler dâhil bütün işlerinde, üye tamsayısının 3'te 1'i ile toplanması (184) kararlaştırıldı. Ayrıca, Meclis'in, Anayasa'da başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar vermesi, ancak karar yeter sayısının hiçbir şekilde üye tamsayısının 4'te 1'inin bir fazlasından az olamayacağı hükmü getirildi.
Cumhurbaşkanının 5 artı 5 sistemiyle ve halk oyuyla seçilmesi kararlaştırıldı;
Cumhurbaşkanı seçiminin nasıl yapılacağı da belirtildi. Anayasa'nın, ''Seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin, yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren 1 yıl içinde uygulanamayacağına'' ilişkin maddesinin, Cumhurbaşkanı seçiminde dikkate alınmayacağı hükmü getirildi. Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin getirilen yeni düzenlemelerin 11. Cumhurbaşkanı seçiminde uygulanmasını öngören düzenleme de kabul edildi. Bu düzenlemeler halkoylamasında tümüyle oylandı.
15. değişiklik
Anayasa'daki 15. değişiklik 16 Ekim 2007 tarihinde yapıldı. ''Seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin 11. Cumhurbaşkanı seçiminde uygulanmasına imkân tanıyan'' Geçici 18. madde ile ''Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin getirilen yeni düzenlemelerin 11. C. Başkanı seçiminde de uygulanmasını'' öngören Geçici 19. madde Anayasa metninden çıkarıldı.
            16. değişiklik
Anayasa'nın 10. maddesinde 9 Şubat 2008 tarihinde yapılan değişiklikle, ''devlet organları ve idare makamlarının, bütün işlemlerinde olduğu gibi her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğu'' hükmü getirildi.
42. maddede yapılan değişiklikle ise yükseköğretimde başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin hüküm kabul edilerek, kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple, kimsenin yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemeyeceği belirtildi.
Ancak, bu değişikliklerin yürürlüğü, Anayasa Mahkemesi tarafından durduruldu.
            17. (son) değişiklik; 12 Eylül 2010
            (Toplam 26 maddeden ibaret en köklü, esaslı ve kapsamlı ek ve değişiklik; 10, 20. 23. 41. 51. 53. 54. 74. 84. 94. 125. 128. 129. 144. 145. 146. 147. 148. 149. 156. 159. 166. ve geçici 15. Madde)
            KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ
            Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI
Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek.
YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI
Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hâkim kararıyla sınırlandırabilecek.
ÇOCUK İSTİSMARI
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.
SENDİKA VE TOPLU SÖZLEŞME
Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak. Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak.
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
“Kamu Denetçiliği Kurumu” (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetleri inceleyecek. Kamu baş denetçisi TBMM tarafından gizli oyla ve 4 yıl için seçilecek.
Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması kaldırılacak.
TBMM Başkanlık Divanı 2. dönem sonuna kadar görev yapacak.
YÜKSEK ASKERİ ŞURA KARARLARI
Yüksek Askeri Şuranın (YAŞ) terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç, her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açılacak.
İdari yargı, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacak, “yerindelik denetimi” yapılamayacak.
TOPLU SÖZLEŞME HAKKI
Memurlara verilen uyarma ve kınama cezaları yargı denetimine açılacak.
Adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişlerince yapılacak.
            ASKERİ YARGI
Askeri yargının görev alanı yeniden belirlenecek. Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülecek. Askeri mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli olacak.
Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, her durumda adliye mahkemelerinde görülecek.
Siviller, savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanamayacak.
ANAYASA MAHKEMESİNİN YAPISI
Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılacak. Halen 11 asıl 4 yedek üyeli Anayasa Mahkemesi, 17 asıl üyeden oluşacak. TBMM, 2 üyeyi, Sayıştay Genel Kurulunun gösterdiği 3′er aday arasından, 1 üyeyi ise baro başkanlarının avukatlar arasından göstereceği 3 aday arasından gizli oyla seçecek.
Cumhurbaşkanı, 3 üyeyi Yargıtay, 2 üyeyi Danıştay, 1 üyeyi Askeri Yargıtay, 1 üyeyi Askeri Yüksek İdare Mahkemesince gösterilecek 3′er aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere 3 üyeyi ise YÖK’ün kendi üyesi olmayan yüksek öğretim kurumları öğretim üyeleri arasından göstereceği 3′er aday içinden seçecek. Cumhurbaşkanı, 4 üyeyi de üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, 1. sınıf hâkim ve savcılar ile en az 5 yıl Raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından belirleyecek.
Anayasa Mahkemesi iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışacak. Bölümler, başkanvekilinin başkanlığında 4 üyenin katılımı ile toplanacak. Genel Kurul ise mahkeme başkanının veya başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az 12 üye ile toplanacak. Bölümler ve genel kurul, kararlarını salt çoğunluk ile alacak.
Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara, Genel Kurul bakacak.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğuyla karar alacak.
Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları, Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanacak.
Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri, dosya üzerinden inceleyecek. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilecek. Mahkeme, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilecek, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasi partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinleyecek.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tamsayısının salt çoğunluğu ile 4 yıl için bir başkan ve iki başkanvekili seçilecek. Görev süresi bitenler yeniden seçilebilecek. Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıl için seçilecek. Bir kişi 2 defa üyeliğe seçilemeyecek. 12 yıldan önce yaş sınırını dolduran üye emekliye ayrılacak.
Anayasa Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri “asıl üye” sıfatını kazanacak.
YÜCE DİVAN
Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru yapılabilecek.
Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanacak. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilecek. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu verdiği kararlar kesin olacak. Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri için “hâkimlik teminatı” geçerli olacak.
HSYK’NIN YAPISI 
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılacak. HSYK’nın halen 7 olan üye sayısı 22′e, 5 olan yedek üye sayısı ise 12′a çıkarılacak. HSYK, 3 daire halinde çalışacak. HSYK’nın Başkanı, Adalet Bakanı olmaya devam edecek. Adalet Bakanlığı Müsteşarının Kurulda yer alması uygulaması da sürecek.
Kurulun, 4 asıl üyesi, yüksek öğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca; 3 asıl ve 3 yedek üyesi, Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca; 2 asıl ve 2 yedek üyesi, Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca; 1 asıl ve 1 yedek üyesi, Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından; 7 asıl ve 4 yedek üyesi, birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı hakim ve savcıları arasından adli yargı hakim ve savcılarınca; 3 asıl ve 2 yedek üyesi idari yargı hakim ve savcıları arasından idari yargı hakim ve savcılarınca dört yıl için seçilecek. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilecek.
Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki 60 gün içinde yapılacak. Kurulun “meslekten çıkarma” cezasına ilişkin kararlarına itiraz yolu getirilecek. Kurulun diğer kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamayacak. HSYK’nın mevcut asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçildikleri sürenin sonuna kadar devam edecek.
GEÇİCİ 15. MADDE
“Ekonomik ve Sosyal Konsey” Anayasa kapsamına alınacak. 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi’nde görev alanların yargılanmasını önleyen geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırıldı.
12 Eylül 2010 tarihli referandum “Türkiye geneli” sonuçları:
            Evet: %57.94, (21,874,192) oy         Hayır: %42.06, (15,878,206) oy
Toplam Sandık Sayısı:151,870            Açılan Sandık Sayısı: 151,870
Geçersiz Oy Sayısı:  713,226              Toplam Oy Sayısı:  37,752,398
            Anayasa’lara ilişkin referandum hakkında genel bilgi:
Türkiye'de anayasal düzenlemelere ilişkin ilk referandum, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan 1961 Anayasası için yapıldı.
9 Temmuz 1961'deki halk oylaması ile Anayasa yüzde 38,3 ''Hayır'' oyuna karşılık yüzde 61,7 ''Evet'' oyuyla kabul edildi.
Türkiye, ikinci kez ''1982 Anayasası'nın” halkoyuna sunulması üzerine sandık başına gitti. İkinci referandum, 1980 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan 1982 Anayasası için 7 Kasım 1982'de yapıldı. Halkoylamasına, 18 milyon 885 bin 488 seçmen katıldı. 17 milyon 215 bin 559 seçmen ''Kabul'' (yüzde 91,37), 1 milyon 626 bin 431 seçmen de ''Red'' (% 8,63) oyu kullandı. 1982 Anayasası, sonuçların açıklanmasıyla 9 Kasım 1982'de yürürlüğe girdi.
Değişiklikler ve referandum
3. halkoylaması, 1982 Anayasası'nın Geçici 4. Maddesi ile getirilen siyasi yasakların kalkıp kalkmaması konusunda 6 Eylül 1987'de yapıldı. YSK, halkoylaması sonuçlarını 12 Eylül 1987'de açıkladı. Halkoylamasına 24 milyon 436 bin 821 seçmen katıldı. Geçerli 23 milyon 347 bin 856 oydan, 11 milyon 711 bin 461'i ''Evet'', 11 milyon 636 bin 395'i ''Hayır'' çıktı. Böylece, Geçici 4. Madde yürürlükten kalktı.
Türkiye'nin 4. kez önüne getirilen halkoylaması sandığının konusu ise Anayasa'nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmaması oldu. Bu halkoylaması, 25 Eylül 1988'de yapıldı. Seçmenlerin yüzde 65'i değişiklik için ''Hayır'', yüzde 35'i ''Evet'' oyu kullandı. Böylece yerel seçimlerin erkene alınması için Anayasa'nın 127. maddesindeki değişiklik kabul edilmedi ve 13 Kasım 1988 olarak öngörülen erken yerel seçim yapılmadı.
Anayasal metinlere ilişkin 5. halkoylaması ise 21 Ekim 2007'de yapıldı.
Cumhurbaşkanının halk tarafından ve 5 artı 5 sistemiyle seçilmesini öngören düzenlemenin de arasında yer aldığı Anayasa değişiklikleri, 22 Temmuz Pazar günü yapılan milletvekili genel seçimi ile halkoyuna sunuldu.
Referandum süreci durdu
Bu arada, Anayasa'nın ''Başlangıç'' metni ile 33 maddesinde değişiklik yapan yasa, 3 Ekim 2001 tarihinde TBMM'de kabul edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, yasanın 32 maddesini onayladı, yasanın ''milletvekili ödenek ve yolluklarını'' düzenleyen 27. maddesini ise halkoyuna sunma kararı aldı. Yasa, 27. madde dışında, 17 Ekim 2001'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Anayasa değişikliğine ilişkin yasanın 27. maddesi ise yaşanan tartışmalardan sonra 22 Ekim 2001 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Böylece, 120 günlük referandum süreci başlamış oldu.
Ancak, söz konusu madde ile ilgili olarak, TBMM'de tekrar Anayasa değişikliğine gidildi. Anayasa'nın 86. maddesinde değişiklik yapan yeni düzenleme, 1 Aralık 2001'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece, Cumhurbaşkanı Sezer'in önceki değişiklik metnini referanduma götürme kararının konusu ortadan kalkmış oldu.


KEMALİZME REDDİYE
VE REJİMDE EKSEN KAYMASI
Mustafa Nevruz SINACI
            Ülkemiz ve milletimiz çok zor, sıkıntılı, buhranlı ve bunalımlı günlerden geçmekte...
            Üstelik aileden sokağa ve sokaktan her derece düzey okula; eğitim-öğretim kurumuna sirayet eden ajitasyon (Halkı yalan, yanlışla kışkırtmak, heyecana, galeyana getirmek, milletin ruh sağlığı ve kimyasını bozmak, bireyi millet, ilim, ahlâk, din-iman, vatan meselelerine karşı ilgisiz, bilgisiz, şuursuz, onursuz, sorumsuz ve duyarsız olmaya yöneltmek. Toplumsal yapıda hak, hukuk, adalet ve dürüstlüğe karşı önleyici ve engelleyici refleks geliştirerek, kendilerine sistematik olarak empoze-ajite edilen söylem, eylem biçimi, fikir ve düşüncelere uymayanlara karşı tutarsız, aşırı tepkili, agresif ve saldırgan davranmayı kurgulama) sâyesinde; İyi insan ve iyi vatandaşların hayatı ıstırap, çekilmez bir işkence ve çile haline geldi.
            Bir yanda istiklâl kaygısı, diğer tarafta istikbâl endişesi!..
            Fakat buna rağmen; Tekel-tröst ve kartellerin eline düşen medya onursuz, çıkar odaklı, hırs ve ihtiras derecesinde menfaatperest, “asli görevinden” bihaber ve sorumsuz;, Meclisler ve mes’uller hıyanet ile malul; Aydınlar gaflet, ihanet ve dalâlet içinde; Kanaat önderleri ise, tıpkı Endülüs misal, tarihi yanılgı, aldatılma ve beyin iğfaline dayalı rehavet içindeler...
            Bu hali yıllar önceden gören Mustafa Kemâl Atatürk bakın ne diyor:    
"Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk
bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir." Mustafa Kemal Atatürk
Evet, “Aydınları hain, kanaat önderleri gafil ve korkak, fertleri bilinçsiz, onursuz ve sorumsuz milletler” elbette ezilmeğe mahkûmdur.”
Tarihi Bir Olay Ve İbret Vesikası
REJİMDE EKSEN KAYMASI
Mustafa Kemal Atatürk’e karşı duyulan derin nefret, kin ve kurucu unsur tarafından ikame edilen inkılâp, ilkeler ve İstiklâl Savaşına karşı “devirme/devrim” hareketinin melânet faili olan 27 Mayıs kalkışmasının ilk hedefi: Türkiye de demokrasi, insan hakları, adalet ve hukuk’u ilga ederek; İngiliz Milletler Topluluğu umdelerine tabii bir müstemleke yaratmaktı. (Bak: Diken, Hükümet Sistemleri, Hasan Hüseyin Memiş-Akasya Yayınevi, Ankara)   
Bu amaçla Atatürk’ün Anayasası fesih ve iptal edildi. Yerine; Milliyetçi, Müslüman ve milli/manevi değer sahibi, dindar askerlerden, 1960 -1963 dönemi zorunlu emeklilik ve resen ihraçlarla arınmış silâhlı kuvvetlerin cebri vesayeti ikame edildi. Dünyada eşi benzeri olamayan, her derece ve düzeyde “tabanı ve tavanı/yükseği dâhil” mahkemeler kuruldu.
DAHASI VAR!...
1960 – 1971 ve 1971 – 1980 sürecinde;
Önce devrimci örgütlenme yapıldı. Sonra “tez-antitez” bağlamında karşıtlar teşkil edildi. Bölücü akımlar sistematik bir takvime göre oluşturulup hortladı. Sonra, düzenli ve tek merkezden koordineli kardeş kavgası, anarşi-terör ve tedhiş için düğmeye basıldı. 1974’de hükümeti ele geçiren örtülü komünist/sosyalist ve Siyonist güçler; Tarihin en büyük Türkiye Cumhuriyeti ve Türk düşmanlığı olan “74 affını” çıkarttılar.  Sonra ihanet kademe kademe gelişti, büyüdü ve bu günlere kadar terör, tedhiş ve tehdit olarak geldi!..
1963 Ankara antlaşması ile AET süreci amaç ve hedefinden saptırıldı.
Siyasetin aktörleri, hepten ve toptan vahşi Batı’ya biat ettiler.
Batı, Türkiye’nin bölünmesi-parçalanması ve Türk-İslâm milleti’nin Anadolu’dan sürülmesi için “maddi-manevi” bütün imkânlarını seferber etti. Hattâ, çok büyük bir gayret ve fedakârlıkla bütün sağcı-solcu, alevi-Sünni, Kürtçü ve Türkçülere, Bulgaristan üzerinden her türlü silâh, mühimmat, materyal ve para gönderildi. 1980’e yaklaşırken Türkiye de sel gibi kardeşkanı akıyor ve dönemin sözde liderleri, tribünlerdeki halkı sahaya davet ediyor, Ermeni sınırında hazır-nazır bekleyen 8 tümen SSCB askeri ise “ışmar/davet” bekliyordu.
12 EYLÜL’Ü YANLIŞ ANLATMAK VE SAPTIRMAK  
Demem o ki; Günümüzde pek moda 12 Eylül karşıtlığı, derin bir gaflet, dalâlet ve hıyanetin sinsi-sırıtkan görüntüsüdür. Sürecin ipleri onların kirli ellerine ve menfur şeriklerine geçmiş bulunmaktadır. Ne zamandır? Maalesef sonradan anlaşıldı ki, 1983 Turgut Özal’dan beri. Açıkçası şudur ki: 1987 seçimleri gelmeden bugün şikâyet ettiğimiz siyasi hayat düzeni, hukuken de kurulmuş oldu! Böylece “rejimde eksen kayması” belirginleşmeye başladı.
Mamafih, 1969 sonrasında Demirel ve Ecevit partilerindeki uygulamalarıyla, parti içindeki demokrasi karşıtı yolda epeyce mesafe almışlardı. Burada sırası gelmişken bir kez daha yazayım; 1950’den 1969’a kadar, parti içi demokrasi, zihniyetteki sınırlamalar hariç, lider uygulamaları bakımından bugünden çok daha iyi ve ileriydi.
Gelelim bugüne: Parti sahipleri, önseçim yapmalarına karşı birçok neden sayabilirler. Bunlardan ilki, üye yazımları -kendi eserleri- güvenilmez bir sistemdir. Başka bir neden, ‘parti üyesi’ bulup kaydetmek yerine, ‘kongrede oy verecek seçmen’ olarak yazılmasıdır.
Önemli bir diğer neden de parti tüzüğünün ve ilişkilerinin, insan kaynaklarının yenilenmesi araçlarıyla donatılmamış olmasıdır.
BUNLARIN “YENİ ANAYASA” KALKIŞMASI
Tam bir hayal-i sükut, hezimet ve felâket, belki de Cumhuriyet’in, Misak-ı Milli’nin ve TÜRK İnkılâbı’nın sonu olur. Sağlıksız, sakat siyasi yapımızdan bugün şikâyetçi olanların önemli çoğunluğu, son 40 yılda değişik gerekçeler yazarak sistemi bu hale getirmiş olanlar ya da destekçileridir. Kadim ve köklü yapının bozulması eski ve yeni ortakların yazdıklarından ve konuşmalarından yaptıklarının sonuçlarını görememiş oldukları kolayca anlaşılıyor. Bütün bunları, seçim mevzuatımızın yeniden yazılması gereğine işaret etmek için yazdım.
Sorunun özü, parti içi demokrasidir.
PARTİ SAHİPLİĞİ, SULTA VE OLİGARŞİ
YSK’dan “Adaylarınızı nasıl belirleyeceksiniz?” yazısını alanlar, gerçekte ‘önseçim dışında’ yolları söyleyecekler; aday listesini genel başkanlar hazırlamış olacaktır. Kazanacak adayların bilindiği veya milletvekili çıkarılamayacak illerde belki önseçim yapacaklarını bildireceklerdir. Peki bunun neresi “demokrasi” veya “ileri demokrasi” olacak?..
Bütün adayların hâkimler denetiminde önseçimle belirlenmesi bir uç olduğu gibi, lider isteğiyle belirlenmesi de diğer uçtur. Adaylık ve vekil seçimi, siyasal partilerin işlevlerinin tamamı değil, bir parçasıdır. Siyasal hayatın bütünü demokratik kurallar içinde düzenlendiği zaman, yasama erkinin üzerindeki vesayet kalkacak, yönetim ilkelerini umursamayan kişiler parti liderliğini koruyamayacaktır. Parti içi demokrasinin ufak bir sonucu daha olacaktır: Seçim öncesinde bugünkü gibi, ‘Adaylar bir sorun çıkarır mı?’ diye meraklanmayacağız!
İTTİFAK; SİYASİ SAHTEKÂLIK VE HÜLLECİLİK
Bir yanda, yaklaşan seçimin telâşı ile eteği ayağına dolanan “siyaset haneler” ve “kifayetsiz muhteris” sahiplerinin sinsi hesap ve Bizans oyunları; Diğer taraftan da tıpkı ticarethaneler gibi, “bu işten mümkün olduğu kadar kârlı çıkma” telâşı...  Oysa Türk siyasi mevzuatında “ittifak” (gizli işbirliği) yasaktır. Millet buna “dessaslık, üçkâğıtçılık, kahpelik ve kaypaklık olarak görür. Asla tasvip ve tasdik etmez. 
Özellikle “Demokrat Parti” gibi, gelenek ve gerçeğin tarihi izdüşümü, Kemalizm’in Türk siyasetindeki manâ, ruh, dava ve misyonu olarak “müseccel” bir partinin; RP ve MHP gibi “en aykırı” uçlarla ittifaka kalkışması utanç vericidir.
Olması gereken: Bu defa çok uzun ve uygun tutulan “seçim takvimi” sürecinde; Milli dava “Adalet/Hukuk” ve Milli demokrasi düzleminde ve “Demokrat Parti”nin “Yeter Söz Milletindir” vizyonu ile “haksızlığa, yolsuzluğa DUR” diyen tarihi amblemi altında birleşip; İttifak değil, İltihak ve İttihat yaparak; “Hak yolunda, millet hizmetinde fazilet mücadelesine” talip olmaktır.  (28 Mart 2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder