7 Temmuz 2015 Salı

Magna Carta hakkında bir makale, Erdal AKALIN & Mehmet Ali SULUTAŞ

Magna Carta’yı Anımsayan Var mı?!.
12 Haziran 1215 tarihinde bir şeyler olmuş İngiltere’de.   Kral John’a karşı, Papa III. İnnocent ve baronlar ayaklanmışlar.  Sonunda da bir anlaşmaya varılmış, Magna Carta denen. 
Magna Carta Liberatum (Büyük Özgürlük Fermanı) diye adlandırılan bu anlaşma ile İngiliz Kralı ve din büyükleri ile baronlar arasında bir sözleşme imzalanmış.  Ki, bunu İngiliz Halkı ile Kral arasında (Yurtsuz John) hak ve hukuk konusunda oluşan bir sözleşme olarak kabul etmek gerekir. Ülkelerin anayasalara bağlı olarak yönetilmesi konusunda da bir ilk olmak gibi tarihsel değeri vardır.
Magna Carta, ülke yönetimi için toplum güçleri arasında bir denge oluşturmuş metindir.  O güne kadar sonsuz sayılan Kral yetkileri, din adamları, baronlar ve kısmen de halk adına sınırlanmıştır.
Manga Carta, toplam 63 maddelik bir sözleşmedir.  Zaman zaman yürürlüğü sekteye uğramış ve 44 kez tahta çıkan krallara yeniden onaylatılmıştır.
Magna Carta’nın birçok maddesi önemli olmakla birlikte, Özellikle üç konu öne çıkar;
- Yürürlükteki yasaların uygulaması olmadan kişilerin tevkif, hapis, malının elinden alınması söz konusu olamaz.
- Adalet satılamaz, geciktirilemez ve hiçbir vatandaş ondan yoksun tutulamaz.
- Yasalar dışında hiçbir vergi, kilise adamları ve baronlardan oluşan kurula danışılmadan alınamaz.
Uluslararası hukuk adına ise örnek sayılan öz maddesi 39. Madde hükmüdür;
“Özgür hiç kimse, kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya herhangi bir nedenle zarara uğratılmayacaktır”.
Magna Carta, bu örnek hukuki değeri nedeni ile insan hakları adına emsal bir metin kabul edilmiştir. 
Örneğin; 1776 yılında kabul edilen A.B.D. Anayasası ve Haklar Beyannamesi ile Maryland Kanunları içeriğinde, Magna Carta’nın 39. Maddesi orijinal hali ile kullanılmış ve geçerli kılınmıştır.
Geriye dönüp bir bakarsak, Magna Carta, Osmanlı Devleti içinde ışık olmuştur denebilir.
Mesela; 1808 yılında II. Mahmut ile Alemdar Mustafa Paşa tarafından imzalanan Sened-i İttifak,bir Magna Carta rüzgârı olsa gerektir.
Keza, 1839 tarihli olan anlaşma ki, Tanzimat Fermanı olarak biliriz, Sultan Abdülmecid ile Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanmış bir Magna Carta esintisidir.
Hatta 1876 yılında Mithat Paşa tarafından hazırlanan ve II. Abdülhamit tarafından onaylanan Kanun-i Esasi, biraz da Magna Carta esprisi taşımaktadır.
***
Sonunda da neler geldi geçti ülkemiz gündeminden, hatta deve kervanları geçti elekten demeliyiz ki, 2007 yılından itibaren ülke hukukuna bir şeyler oluverdi.  Balyoz, Ergenekon derken, yürürlükteki hukuk kuralları unutulduğu gibi, evrensel hukuka maya sayılan ve Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’ne temel olan Magna Carta’nın esamisi bile anılmaz ve anımsanmaz oluverdi.
Acaba birileri Ankara’ya, Magna Carta Liberatum diye tarihsel bir olgu vardır, lütfen anımsayınız diye bağırmalı mıdır?!.
***  
Adalet söz konusu olunca da, Langston Hughes bakın neler söylüyor (Sevgili Dost Mehmet Ali Sulutaş’ın tercümesi ve uyarlaması ile);
“ Şu adalet kör bir tanrıça,
   Ki onu biz siyahlar ezbere biliriz,
   Mikrop kapmış yarasını örtmekte sargısı,
   Ki o yara, belki bir zamanlar gören gözler idiler!”                                                                                        Erdal Akalın (05.07.2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder